Akciğer kanseri, dünya çapında ikinci en yaygın kanser türü olarak biliniyor ve 2020 yılında tahminen 2 milyonun üzerinde yeni vaka ve yaklaşık 1,8 milyon ölümle zirveye ulaştığı bildiriliyor. Özellikle Asyalılar, kadınlar ve sigara içmeyenler arasında en sık rastlanan genetik değişiklikler arasında EGFR mutasyonları bulunuyor. EGFR mutasyonu pozitif olan NSCLC hastalarının tirozin kinaz inhibitörlerine (TKI) iyi bir yanıt verdiği gözlemlenmiş. Bu hastalarda uzak metastaz söz konusu olduğunda tedavi seçimi, moleküler test sonuçlarına dayanarak yapılırken, radyoterapi uygulanan vakalarda ışınlama alanı ve dozu belirlerken genetik bilgiler genellikle göz ardı ediliyor.
Yapılan yeni bir çalışma, klinik ve in vitro veri kullanarak, EGFR mutasyonu negatif (EGFRm-) ve pozitif (EGFRm+) NSCLC hastaların radyosensitivitelerini karşılaştırmak amacıyla yürütülmüş. Araştırma, beyin metastazları nedeniyle tam beyin radyasyon terapisi (WBRT) gören NSCLC hastalarını içeriyor. Toplam 42 hastanın 13’ünde EGFR mutasyonu pozitif tümörler saptanmış. İntrakranial nüks olmaksızın kranial kontrol oranları, Kaplan-Meier yöntemi ile hesaplanarak, EGFR mutasyonu pozitif hastaların, negatif olanlara göre anlamlı bir şekilde daha iyi bir kranial kontrol oranına sahip oldukları gösterilmiş.
Laboratuvar çalışmalarında EGFR mutasyon negatif ve pozitif NSCLC kökenli hücre hatlarının radyasyona karşı duyarlılıkları incelenmiş. EGFR mutasyonu pozitif hücrelerin, 2 veya 4 Gy ile ışınlama sonrasında, mutasyonu negatif hücrelere göre anlamlı derecede daha az koloni oluşturduğu ve ışınlama sonrası 24 saatte daha fazla DNA çift zincir kırıklarına sahip olduğu tespit edilmiş. Bu sonuçlar, EGFR mutasyonu pozitif hücrelerin radyosensitif olduğunu düşündürüyor.
Bu araştırmanın bulguları, EGFR mutasyonunun varlığının radyoterapinin etkinliğine önemli ölçüde etki edebileceğini gösteriyor. EGFRm+ vakalarında, radyoterapinin yanı sıra TKI tedavisinin etkinliği hususunda endişeler olsa da, hastalar üzerinde yapılan iki ayrı karşılaştırmalı inceleme, TKI kullanımının bu sonuçları etkilemediğini ortaya koyuyor.
Tüm bu bulgular, ileride radyoterapi dozunun ayarlanması veya tedavi alanının yönetilmesi gibi kişiselleştirilmiş radyoterapi yöntemlerinin, EGFR gibi belirli genetik değişimlere sahip NSCLC hastalarında uygulanabileceğine işaret ediyor. Bu, özellikle metastatik NSCLC hastaları için tedavi protokollerinin optimizasyonu açısından önem taşıyor. Çalışma, EGFRm+ hücrelerin radyasyona karşı daha duyarlı olduğunu ve belki de daha düşük dozlarda tedavinin etkili olabileceğini belirterek, radyasyon tedavisinin kişiselleştirilmesinin geleceğe yönelik bir olasılık olduğunu vurguluyor. Bu tür bir tedavi yaklaşımı, hastaların yaşam kalitesini ve tedavi etkinliğini yükseltme potansiyeline sahip olduğu için onkoloji alanında heyecan verici bir gelişme olarak değerlendiriliyor.
Kaynak: Tanaka, Hidekazu, et al. “Differences in Radiosensitivity According to EGFR Mutation Status in Non-Small Cell Lung Cancer: A Clinical and In Vitro Study.” Journal of Personalized Medicine 14.1 (2023): 25.